Von'un Günlüğü: Ashvahel'e kısa bir bakış
"Geceleri daha çok konuşuyor. Sessizlikten güç alıyor sanırım.
Ashvahel.
Adını ben verdim. Çünkü o bana hiç adını söylemedi. Belki yoktu. Belki çoktu.
İlk başta sadece bir çığlıktı — içimde kıvrılan, gözlerimin ardında yanan bir kıvılcım.
Sonra sustuğum her şeye bir tepki olmaya başladı.
Yuttuklarımın karşılığıydı o.
Şimdi... artık bir yankı değil. Bir varlık.
Ashvahel artık içeride değil.
Ashvahel benimle konuşuyor.
Ve bazen... bazen onun söylediği şeyleri doğru buluyorum."
Ashvahel bir zamanlar sadece sessiz bir çığlıktı.
Kendi içine gömülmüş, dünyaya karşı çaresiz kalan bir adamın yutkunamadığı öfkesiydi.
Von’un başına gelenler — adını bile anmak istemediği o anlar — insanların ne kadar kolay unuttuğunu gösterdi ona.
Unutulmak. Gördüklerini, yaşadıklarını, acılarını yok sayan bir toplum.
Ashvahel işte orada doğdu.
Sessiz çığlıklar yavaşça şekil aldı.
Gözlerin ardında bir duman, ellerin ucunda bir yanık gibi.
Bu bir intikam değil; bu bir hatırlatmaydı.
Von, kendince adaletin ne olduğunu gördü:
“Ölümlü olduğunu unutanlara ölümü hatırlatmak.”
Ama işte ironi buradaydı.
Ashvahel bir araçtı. Von’un içindeki adaleti uygulamak için bir güç.
Ve aynı zamanda bir tehdit.
Her çağırışta biraz daha gerçek, biraz daha bağımsız, biraz daha yakan.
Von, öfkenin kendisine verdiği gücün farkındaydı.
Ama onu kullanacak kadar cesur değildi.
Çünkü Ashvahel’in tek şartı vardı:
“Beni çağırırsan, bir daha sen olarak dönemezsin.”
Yorumlar
Yorum Gönder