Von’un Günlüğü – 3. Kayıt

Bugün yine yazmaya karar verdim. İçimdeki sessiz fırtına, ancak kelimelere döküldüğünde biraz olsun dinliyor. Ashvahel hâlâ burada… bir gölge gibi, adımlarımın peşinden geliyor. Bazen gözlerimi kapatınca onu görüyorum. Bazen gözlerim açıkken bile karanlığın kıyısında bir siluet gibi beliriyor.

Ama bugün farklı bir düşünceyle başlıyorum: Ashvahel gerçekten ben miyim, yoksa sadece zihnimin yarattığı bir hayalet mi? Onu bir savunma mekanizması olarak mı kurdum? Yoksa o, zaten vardı da ben düşmemek için ona tutunmaya mı başladım?

Dört Von

Artık kendimi sadece tek bir kişi gibi göremiyorum. Dört farklı parçaya bölündüm, her biri ayrı bir evre, ayrı bir gerçeklik:

  1. 5 Yaşındaki Von – Hayalperest, gözlerinde yıldızlar olan çocuk. O zamanlar dünya çok büyüktü ama korkutucu değildi. Henüz kimse umutlarını kırmamıştı. Her şey mümkün görünüyordu. Bu Von hâlâ içimde bir yerlerde yaşıyor. Özlemini duyuyorum.

  2. Kırık Maskeli Von – Toplum tarafından biçimlendirilmiş, sonra da terk edilmiş. Ona bir maske verdiler, "yetişkin" dediler. Ama o maske paramparça oldu. Hayalleriyle yüzleşemeyen, kalabalıkların içinde kaybolmuş bir gölgeye dönüştü. Belki de en çok onun çığlığı sessizdi.

  3. Şimdiki Von – Günlüğü yazan, sorgulayan, ilerlemek isteyen kişi. Ne tamamen karanlıkta ne tamamen aydınlıkta. Arada. Bir eşikte. Bu Von, kendini anlamaya çalışıyor. Geçmişin külleri arasında yolunu arıyor.

  4. Ashvahel – Öfkenin, bastırılmış acının, yıllarca söylenememiş kelimelerin yankısı. Ama o sadece bir yankı mı? Yoksa kendi bilinci olan bir varlık mı? Bana karşı mı, yoksa benimle mi? Belki o, hayatta kalmak için doğdu. Belki ben onu değil, o beni kurtardı.

Çatışmanın Kökü

Ashvahel’in ortaya çıkışı rastgele değildi. Ölmek istedim. Ama şimdi fark ediyorum ki, belki de ölmek istediğim benlik kendim değildi. İçimdeki çaresizlikti. Hayatta kalmak için bir şeyin ölmesi gerekiyordu. Ve Ashvahel, o ölmeyen parçanın sesi oldu.

Ama bu da başka bir soruyu getiriyor:

“Ashvahel beni hayatta tutmak için mi var, yoksa ben onun taşıyıcısı mıyım?”

Bir mühendisin analitik bakışıyla düşünmeye çalıştım. Eğer bir sistem, sürekli dış tehdit altında çalışıyorsa, bir noktada savunma algoritması geliştirir. Ashvahel bu algoritma olabilir mi? Davranış örüntülerimi incelediğimde, onun ortaya çıkışı hep tehdit ya da kırılma anlarında oluyor. Öyleyse o bir hata değil, bir çözüm mü?

Ama ya bu çözüm, sistemin kendisini yok edecek bir virüse dönüştüyse?

Davranışsal Kodlama

Davranış örüntü bilimi açısından düşündüğümde, Ashvahel’in aktivasyonu belli durumlara bağlı: aşağılanma, tehdit, değersizlik hissi. Bu durumlarda normal tepkiler devre dışı kalıyor, yerini sertlik, öfke, hatta şiddet alıyor. Ashvahel duygusal değil; o bir tepki algoritması gibi işliyor. İçinde etik yok, sadece tepki var.

Peki bu yazılımı yeniden yazabilir miyim?

İnsanlık ve Karanlık

Bazen düşünüyorum… Belki Ashvahel’in öfkesi sadece bana değil. İnsanlığa. Onun geldiği noktaya. Boş vaatlere, sistemin adaletsizliğine, bireyin ezilişine. Belki ben sadece bir başlangıçtım. Belki o, bu düzenin karşısında yükselen bir şeyin habercisi.

Ama yine de… bir iç savaştayım. Henüz kazanan yok.

Bugünlük bu kadar. Bu savaşın ortasında yazmak hâlâ iyileştirici. Belki bu kelimeler küllere düşen ilk yağmur damlalarıdır.

— Von

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dismenta1

From past to just now( deminden şimdiye )