Solivus Virel Uyanış
Beni uyandıran şey, bir ilaç değildi.
En azından onlar öyle söylemezdi. Biz ona “Günlük Doz” derdik. Her sabah, gri şehrin sisini delen, paslı borulardan akan o berrak sıvı… Sinirlerimi yatıştıran, zihnimi bulanıklaştıran, renkleri yumuşatan o tatlı kimyasal. Onun sayesinde kimse sorgulamazdı. Ne geçmişi, ne geleceği.
Ama o gün… O gün bir şey ters gitti.
Tat farklıydı. Damarlarımda dolaşan sıvı, beynimde tanımadığım kıvılcımlar çaktı. Önce görüntüler kırıldı: binaların steril beyaz duvarlarının ardında çatlaklar, çocukların gülüşlerinin altındaki açlık… “Servus Life Sector” dedikleri bu yerde hiçbir şeyin gerçek olmadığını ilk o zaman gördüm.
Adım Solivus Virel.
Onlar için sadece bir kayıt numarasıydım: S-644-32B. Ama kendi kendime bu adı koydum. Çünkü uyanmış bir tek ben vardım, ve belki de bu yüzden yok olmaya mahkumdum.
Zenginler…
Kendilerine Homo Dominus derler. Yüzleri pürüzsüz, gözleri donuk ama içinde binlerce işlemci çalışır gibi soğuk bir zekâ vardır. Ölümsüzlüğün kıyısında yürürler, kanlarının içinde nanobotlar, hücrelerini yenileyen biyomühendislik harikaları vardır. Onlar için zaman bir problem değil, sadece yönetilmesi gereken bir kaynak.
Biz ise… Homo Servus.
Onların robotlardan farkı olmayan, organik köleleriyiz. Ama robotlardan daha değersiziz, çünkü biz yoruluruz, hasta oluruz, hayal kurarız. İşte o yüzden bizi “daha kolay yönetilebilir” yapmak için Algı Matrisini kurdular. Görmek istediklerini gösteren bir dünya, hissetmemizi istediklerini hissettiren bir zihin.
Beni farklı kılan şey, o ilacın yan etkisiydi. Sistem’den sıyrıldım. Onların sakladığı dünyayı gördüm: Yıkılmış şehirler, toprağı ölmüş tarlalar, dev fabrikalarda organik ve mekanik bedenlerin aynı bantta işlendiği üretim hatları. Fakirler sessizce eksiliyordu; doğum oranı ilaçlarla düşürülmüş, ömürler yarıya inmişti. Bu bir savaş değildi. Bu, sessiz bir çözülmeydi.
İnsanlara anlatmaya çalıştım.
“Gerçeği görmüyor musunuz?” dedim.
Ama onlar sadece gülümsedi. Çünkü onların gözünde dünya hâlâ güvenli, renkli, tok bir yerdi. Onlar için ben deliydim. Ve deliler, bu dünyada fazla yaşamaz.
Artık tek amacım var:
Ölümsüzlüğün ardına saklanmış Homo Dominus’a, ne kadar kırılgan olduklarını hatırlatmak. Onların kanının da kırmızı olduğunu, kemiklerinin de kırıldığını göstermek. Onların tanrı olmadığını… sadece korkak insanlar olduklarını kanıtlamak.
Ben Solivus Virel’im.
Ve bu, insanlığın son hikâyesi olabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder