The Fourth Wall

 Bugünün ilginç bir gün olacağı sabahından belliydi zaten. Rüyasız geçen gecede uykunun tadına vardım mı bilinmez ama sabahın ilk ışıklarında uyandım. Sonra ne mi oldu? Tabii ki geri uyudum. Gece uykumu almamışım gibi 10 saat daha uyumuşum. Akşama doğru 5te kalktım. Ama sabah uyuduktan sonra gördüğüm rüyalar paha biçilemezdi. Mutluydum, hayatımdan umutluydum. Hayır daha önemlisi gülümsüyordum. Suratımda ilginç bir gülümseme vardı. Karşımdaki kişiyle yemek yiyordum Yemekleri üst üste koyup tabağımı dolduruyordum. Karşımdaki kimdi bilmiyorum ama ondan bir mentor havası seziyordum. Beni dışarıdaki dünyaya hazırlıyordu. Bulunduğumuz odanın kapısı çaldı. Aynı anda da odamın kapısı çaldı. İkisinin arasındaki bu uyum şaşırmama sebep oldu ve uyandım.

    Keşke uyanmasaydım. Kimin hayatıydı o gördüğüm bilinmez. Belki de bilinç altımın bir ürünüydü. Tarihi geçmiş bir ürün. Hayatıma böyle devam edersem kaçıracaklarımı gösteren bir düştü belki de. Yine kendime bir şey katmadığım bir gün oldu. Yine sabahlayacağım ve gündüzleri uyuyacağım. Ama depresif değilim bu konuda kendimi kabullendim. Bir de bunu tecrübe edelim dedim. Zamanımı bilinçli olarak boşa harcıyorum evet bunun farkındayım. Ama ne yapabilirim ki? Eyleme geçtiğim anda yarattığım kaosun bana bütün gücüyle saldıracağını biliyorum. Fırtınalı bir denizde gezen kağıttan bir gemi olmak yerine, o geminin vardığı güzel diyarları karadan hayal etmek daha kolay ve güvenli değil midir?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dismenta1

From past to just now( deminden şimdiye )