Kayıtlar

Aralık, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Expect disaster every Seventh year

     Şanssızlık aldığımız kararlardan doğan bir şey midir? Yoksa aldığımız kararları alma sebebimiz şanssızlığımız mı? Attığı her adımın sonucunu düşünen biri hiç adım atamaz mı gerçekten? Ya da düşünmeden atılan adımlar daha mı şans barındırır?     Size hayat hikayemi anlatayım. Bugünden geriye bakınca ne kadar salak olduğumu görüyorum. Ama emin olun ki hala salağım yani gelecekteki ben, bu zamanki benden daha zeki olacaktır. Her şey tipik bir aile kavgasıyla başladı. Çok basit, anne baba ayrılır, çocuklar ebeveynlere dağılır, şehirler değiştirilir. O süreçlerden birinde bütün okul hayatımı bırakıp başka bir şehre taşınmak zorunda kaldım. Orada ki hayata alışmak çok kolaydı çünkü salaktım. Düşünme yeteneğiniz olmadığı zaman etrafınızda gelişen olaylara çok kolay alışıyorsunuz. Daha çabuk pes ediyorsunuz ve akıllanıyorsunuz bu süreçte. İlginç bir döngü bu. Bu döngünün kırılıp yeni bir ben oluşturması tam 7 sene sürdü. İlk 7 senenin bitiminde tabii ki felaket kaç...

The Sixth Sense

 Hissediyorlar mı acaba? Yaklaşmakta olan şeyi.  Neye sebep olduklarının farkındalar mı? Bence değiller. Hayatlarını olduğu gibi sürdürüyorlar. Araya mesafe girince biten ilişkiler. Biri bana yakınlık gösterirse ona giderim diyen uzaktaki sevgililer. Mobbing uygulayan patronlar, arkadan iş çeviren iş arkadaşları. Sadece daha da başarılısın diye seni dışlayanlar. Bu organizma toplulukları nelere sebep olduklarının farkındalar mı? Eskiden hissedilen her şey kayboldu.  Geriye sadece öfke kaldı.  Derler keskin sirke kabına zarar verir diye. Peki kap kırılınca ne olur? Yeni bir şeyler yapmanın verdiği keyif, insanlara yardım etmenin verdiği o sıcak his, sosyalleşmenin getirdiği o özgüven, yeni bir kitap alıp okumanın hissettirdiği o heyecan... Hepsi o eller, bakışlar, sözler, diller, hareketler, eylemlerce parçalandı. Geride öfkeyi tutacak bir kabuk kalmadı ve artık o özgür. Evet hissetmiyorlar ve evet bilemeyecekler başlarına gelecek olanı.

Plead the Fifth

Zamanı geldi. En derindeyim. Yanımda bir kaç arkadaşım vardı. Ama çoğu kurtuldu geriye az kişi kaldık. Çırpındıkça daha da derine battığımı hissediyorum. Mantıklı olan şey her şeyi bitirmek olsa da, yapamıyorum. Devam etmem lazım. Çünkü bu dünyanın düzene girmesi gerek. Kaosu çok severim evet ama insanlığın getirdiği bu anlamsız, aşılamaz, düzeltilemez kaos artık rahatsız edici bir hal aldı. Her şeyin bir dengesi vardır. Artık bu dünyada o denge kalmadı. Sevgililer birbirlerini aldatmayı marifet sanıyor. İnsanlar sağa sola anlamsızca şiddet uygulamayı kendilerine amaç belirlemiş. Birbirlerini o çok sevdikleri tanrı adına katlediyor, aldatıyor, kandırıyor, aşağılıyorlar.  İlginçtir ki hiç bir zaman o '' tanrı''yı kendi tanrım olarak göremedim. Bir şeyler eksikti. İnancım diğerlerinden farklı olsa da onlarla aynı doğa kanunları altında sıkışıp kaldım ve değiştim. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Gülünmeyecek, ağlanmayacak. Merhamet edilmeyecek. Bunu siz istediniz....

The Fourth Wall

 Bugünün ilginç bir gün olacağı sabahından belliydi zaten. Rüyasız geçen gecede uykunun tadına vardım mı bilinmez ama sabahın ilk ışıklarında uyandım. Sonra ne mi oldu? Tabii ki geri uyudum. Gece uykumu almamışım gibi 10 saat daha uyumuşum. Akşama doğru 5te kalktım. Ama sabah uyuduktan sonra gördüğüm rüyalar paha biçilemezdi. Mutluydum, hayatımdan umutluydum. Hayır daha önemlisi gülümsüyordum. Suratımda ilginç bir gülümseme vardı. Karşımdaki kişiyle yemek yiyordum Yemekleri üst üste koyup tabağımı dolduruyordum. Karşımdaki kimdi bilmiyorum ama ondan bir mentor havası seziyordum. Beni dışarıdaki dünyaya hazırlıyordu. Bulunduğumuz odanın kapısı çaldı. Aynı anda da odamın kapısı çaldı. İkisinin arasındaki bu uyum şaşırmama sebep oldu ve uyandım.     Keşke uyanmasaydım. Kimin hayatıydı o gördüğüm bilinmez. Belki de bilinç altımın bir ürünüydü. Tarihi geçmiş bir ürün. Hayatıma böyle devam edersem kaçıracaklarımı gösteren bir düştü belki de. Yine kendime bir şey katmadığım bir ...

The Third Time is a charm.

Gündüz uyu gece uyan. Gecenin sessizliğini seviyorum aslında belki ondan gündüzden kaçmak istiyorum. Hem gündüz gördüğüm rüyalar en iyileri. Sanki başka bir hayatı yaşıyorum orada. Ve rüyamda uyuyorum ki gerçekte uyanayım. Neden böyle oluyor tam olarak emin değilim. Zaten üzerinde kafa yormuyorum. Artık hiç bir şey şaşırtıcı gelmiyor. Mesela eskiden insanların nasıl karşımdaki insan haline geldiklerini çok düşünürdüm. Olasılıklar, başına gelen olaylar, öğretici hatalar. Neler yaşamış olabilir diye çok düşünür yaptığım çıkarım ile bir sonraki hareketlerini tahmin etmeye çalışırdım. Şimdi artık onu yapmıyorum. Öyle bir şey düşünmeye başladığım an kaçıp saklanıyorum, bu davranışım ise öğrenilmiş bir refleks gibi oldu. Hani eliniz yanar ve daha dikkatli davranırsınız ya onun gibi. İnsanları düşünmenin bir yararını görmedim. Sevmenin bir yararını görmedim. Umursamanın bir yararını görmedim. Ve yapmayı bıraktım. Artık kapalı bir kutu gibiyim. Bir tabut. Çoktan gömülmüş ve içinde ne varsa çür...

The Second One

Hayatımın sadeliğinde yatan çılgınlıktan gözlerimi kaçırıyorum. Farkındalığın getirdiği o huzursuzlukta boğulmakla meşgulüm. Monotonluğun kendi kendime yaptığım bir canavar oluşu ve eylemsizliğimin sonumu getireceğinin bilinci, ertesi günü görmek için bir fırsat gibi geliyor. Bir umut belki düzelir her şey 

First Entry

Gündüzleri uyuyup geceleri uyuyamadığımı farkettim. İlaçlar kesinlikle yardımcı olmuyor. Psikolojim daha iyi ama her şeyi salmış durumdayım. Buradan devam edeceğim. Günlük gibi ne güzel belki birileri okur. Ne aklıma gelirse yazacağım